EĞİTİM BİR SEN MUŞ ŞUBESİ KADINLAR KOMİSYONUNDAN KADIN HAKLARI AÇIKLAMASI

Eğitimciler Birliği Sendikası (EĞİTİM BİR SEN) Muş Şubesi kadın kolları üyeleri dernek binasında bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar.
Kadın kolları adına basın açıklamasını okuyan Kadın Komisyon Başkanı Selma Arı, kadının, tüm hassasiyeti, nezaketi ve letafetiyle hayatı anlamlandırmakta olduğuna vurgu yaptı.
Batılın koyu karanlıklarında kalan topluluklarda kadınlar için hayatın son derece güçlenmiş olduğunu ifade eden Arı: “Dünya hayatının temel paradigmasını oluşturan hak-batıl mücadelesinde, hak ve batılın kadını ve erkeği tanımlayışı, onları değerlendirişi farklı olmuştur. Hak, kadın ve erkeği birbirinden farklı özelliklerle donatmış, birbirinden farklı yönlerde üstünlükleri olan, eksiklik ve fazlalıklarıyla birbirini tamamlayan yaratılmışlar olarak değerlendirmektedir. Hakça bakışta, erkek dışa dönük yetkinlikleriyle yaşamın yükünü omuzlarken; kadın, tüm hassasiyeti, nezaketi ve letafetiyle hayatı anlamlandırmaktadır. Batıl ise, kadın ve erkeği aynı yönlerde yarıştırmak ve galibi ilan ederek mağlubu itibarsızlaştırmak yönünde bir tutumla konuyu ele almıştır. Ruhun dikkate alınmadığı bu değerlendirmede genellikle fiziksel açıdan ele alınan kadın yenik ilan edilmiş, insan olarak varlığı kabullenilmemiş, fiziksel olarak sömürülmüş, ruhsal bakımdan anlaşılmaya çalışılmamış; özetle, batılın koyu karanlığında kalan topluluklarda kadınlar için hayat son derece güçleşmiştir” dedi.
Arı, “Bizim geleneğimiz de medeniyetimiz de "hak" yönünden kadına bakmış, kadını birey olarak dikkate almasına ve tarih boyunca gereken değeri vermesine paralel olarak, toplumun bütününe etki etmiş, yön vermiş, timsal olmuş kadın şahsiyetler yetiştirmiştir. Önder kadın Hazret-i Havva'dan, Hazret-i Meryem'e, Hazret-i Aişe'den, Rabiatü'l-Adeviyye'ye, Hayme Ana'dan, Nene Hatun'a, Şerife Bacı'dan, Merve Kavakçı'ya kadar. Bugüne kadar ise hala kadın kimliğiyle problemli "batıl" yolunun tarihte ortaya çıkardığı marka kadın şahsiyet yoktur. Kadınların bir erkek gibi düşünülmediği, kadın ve erkeğin aynı alanlarda, aynı kategorilerde yarıştırılmadığı, kadın ve erkeğin farklı üstünlükleriyle birbirini tamamladığı prensibinin örgütlenmelerde olumlu bir kalkınmanın gerçekleştiği, geçmişten bugüne görülmüştür. Geçmişte, medeniyet değerlerimizden beslenmiş dernek, parti ve vakıflarda bu çerçevede gerçekleştirilen çalışmalardan bereketli sonuçlar alınmıştır” şeklinde konuştu.
“EMEĞİN YOK SAYILDIĞI BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ”
Çinlilerin, gökyüzünün yarısını kadınların taşıdığı kabul etse de, ne yazık ki, kayıt dışı emeğin yok sayıldığı bir dünyada yaşadıklarının altını çizen Arı, konuşmasının devamında: “Dünyanın her yerinde, toplam mülkiyetin ortalama yüzde 15'ine sahip olan kadınların iş gücünün/üretimin yüzde 51'ini gerçekleştirdikleri kabul edilmektedir. Çinliler, gökyüzünün yarısını kadınların taşıdığı kabul etse de, ne yazık ki, kayıt dışı emeğin yok sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Kayıpların kayıtlarda başladığı bir dünyada Virgina Wolf, kendilerine ait bir oda kadar kendilerine ait bir tarihe de sahip olmaları gerektiğine inandığı kadınlara, anlaşılan, tarihi yapmak kadar tarihi yazmanın da önemli olduğunu söylemeyi unutmuş gibi görünüyor. Çalışanların yarısına yakım, sendikamızın hizmet kolunda ise yarıdan fazlası kadınlardan oluşmaktadır. Türkiye'nin ara rejim dönemlerinin eseri mağdur kitlenin önemli bölümünü, 28 Şubat cenderesinin oluşturduğu kitlenin ağırlıklı bölümünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu yüzden kadınların sivil toplum alanına, özellikle de sendikacılık alanına istekli, kararlı ve ısrarcı bir zeminle dâhil olması gerekmektedir. Tarihten bugüne başarıya ulaşmış bütün değişim ve dönüşümlerin, sessiz devrimlerin arka planındaki kadın gerçeğini unutturmadan sadece sendikamızda kadın üyelerin sayısını artırmak olmamalı hedefimiz. Kadın yöneticilerin, işyeri temsilcilerinin, ilçe ve il temsilcilerinin, şube yöneticilerinin sayısını da artıracak bir sonucu hedeflemeliyiz. Ancak, bu hedef erkeklerin iznine, icazetine ya da desteğine muhtaç olmaktan çok kadınların bu yönde irade göstermesine ihtiyaç duyar. 28 Şubat gibi büyük bir cenderenin altında ezilmeyen bir inanmışlığın ve idrakin sahibi olan kadınlar, kendileri gibi düşünen, kendileriyle aynı hedefe yürüyen bir kitlenin eşit haklara sahip paydaşları olarak daha hızlı ve daha kararlı yol almalıdırlar” sözlerini kulandı.
“YEPYENİ ESERLER MEYDANA GETİRECEĞİZ”
Arı, konuşmasının devamında, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen'de bulunuşlarıyla örgüt varlığını yetkiye taşıyan kadınlar, teşkilatın yönetimlerinde ve kadın komisyonlarındaki nitelikli varlıklarını bundan sonraki dönemde kalıcı ve ses getiren faaliyetler gerçekleştireceklerini, sendikacılıkta kadın eliyle inşa edilmiş yepyeni eserler meydana getireceklerine vurgu yaptı. Muş Eğitim-Bir Sen Kadın Komisyonu Başkanı Selma Arı açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Kadınları, haklarıyla, hukukuyla buluşturmada öncü olan Eğitim-Bir-Sen, kadın örgütlenmesi, kadın sendikal liderler konusunda da öncülük etmelidir. Kadın kardeşlerimize, genç kızlarımıza diyoruz ki, bu sendika hepimizin; bu sendika kadın, erkek bütün emek sahiplerinindir. İnsanca yaşanacak bir dünya sadece erkeklerin eliyle kurulamaz, kadınların inşacı diline ve hayatı kolaylaştıran, uzlaşmayı mümkün kılan merhamet eline de ihtiyaç var. Kadın örgütlenmesi ve kadınların örgütsel önderlikleri hususunda ortaya koyduğumuz prensipler bu çerçevededir. Kadınların Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen'deki öncülükleri, bu camianın bütününe kıvanç verecek bir durumdur. Bugüne kadar Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen'de bulunuşlarıyla örgüt varlığını yetkiye taşıyan biz kadınlar, teşkilatımızın yönetimlerinde ve kadın komisyonlarındaki nitelikli varlığımızla bundan sonraki dönemde kalıcı ve ses getiren faaliyetler gerçekleştirerek, sendikacılıkta kadın eliyle inşa edilmiş yepyeni eserler meydana getireceğiz.”