Eğitim-Bir- Sen ŞUBE Başkanı Bayram GÜLER, “Yolumuz, milletimizin, medeniyet değerlerimizin yolu; hiç kimseyi kategorize etmeden ekmekte, özgürlükte buluşma yoludur” dedi.Bizler bu yola; vesayeti ifşa, medeniyet değerlerimizi inşa etmek için çıktık.“Bu davamız insan merkezli, hak merkezli sendikal anlayışın adıdır. Bu, ekmek ve demokrasi ilişkisinden ekmeğin büyümesinin demokrasinin gelişmesine paralel olduğu gerçeğinin örgütlülük bilinciyle hayata geçirilmesinin adıdır.. Küreselleşen dünyanın sorunlarına karşı ‘bana ne küreselleşmeden, ben küreselleşmeye karşıyım' deme hakkının olmadığının, küresel çözümün lokomotifi olmak, hiç değilse paydaşı olmak için kenetlenme ve bir araya gelme mecburiyetinin adı. Bunun için, bizi biz yapan değerleri çok iyi bilmek, evrensel değerleri kuşanmaktır. karşımızda kendimizden olmayan, sömürmek ya da onun ölümüne ceza vermek için medeniyet kuran Batı'nın, Siyonizm ve emperyalizmin öncülüğünde yapmış olduğu oyunlara karşı sadece kendimizi hazırlıklı kılmak değil; gelecek nesilleri de uyanık kılma mecburiyetinin adıdır. Evrensel ahlakı önemsemek, insan odaklı sendikacılıktır. Hz. Ali efendimizin medeniyet değerlerimize çizdiği yolu bir cümlesinde çok net olarak görüyoruz: ‘İnsanlar ya senin dinde kardeşin ya da hilkatte eşindir.' Öyleyse insan olarak insanlık ahlakını bezenmiş-kuşanmış olanlarla dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun bir paydaşlığımız vardır. Tıpkı ABD'li Rachel'in Gazzeli çocuklara sahip çıkmak için İsrail tanklarının altında bir Hıristiyan olarak hayatını feda etmesi gibi. Ama bunun yanında bizim bir de ümmet sorumluluğumuz var. Aynı inanca mensup kişiler kategorize edilerek derin devlet eliyle ötekileştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurun devleti olmaktan uzaklaştırıldığı her süreçte ya aleviler ya başörtülüler ya Kürtler ya dindarlar öteki olmuştur. Bunlar hiç beriki olamamıştır. Ama bugün Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak biz ötekileri ve berikileri bir arada tutma; aynı değerlere, kitaba, Allah'a, peygambere inananların, birbirleri arasına sokulan nifaklara prim vermeden kucaklama mecburiyetinin olduğunu, hem ülkemizdeki sorunların çözümünde hem de dünya mazlumlarının sözcülüğünde idrak etmek ve bir araya gelmek zorundayız.”
“Bizim yaptığımız, teklif sendikacılığıdır. Bu, gerektiğinde tepkiyi de beraberinde getirir. Amacımız üzüm yemek, bağcı ile bir işimiz yok. Bunun adı, yanlışı kim yaparsa yapsın karşısında olmak, doğruyu kim yaparsa yapsın onu desteklemektir. Sendikacılığımız, millet adına, gelecek adına, değerler adına, mazlumlar adına sözcülük yapma sendikacılığıdır. Teklif sendikacılığını, gerektiğinde tenkit sendikacılığıyla birlikte elbette önemsiyoruz. Sendikacılığı tehdit sendikacılığına dönüştürenlerin geçmişine bakın, kuruluşları kendilerine ait değildir. Toplu görüşmeler sürecinde bir defa olsun iş bırakma eylemleri yoktur. Kendinden olan iktidar koalisyonu ortağına zaten ses çıkaramamışlardır. Bugün seslerini çıkarmaları da belli alanlara yöneliktir. Bir siyasi partinin ya da illegal yapılanmaların belirlediği yapılarla ayakta duramaz. Eğitim-bir-Sen, teklifi önemser ama hak edenlere de en şiddetli tepkiyi gösterir. İşyeri temsilcisinden genel başkanına kadar her bir kademeyi delegeleri belirler, hiçbir siyasi parti buna karışamaz”
Tepkiyi Yerinde Göstermenin Adı
“Eğitim-Bir-Sen'in temel misyonu, özelde eğitim-kamu çalışanlarının genelde ise milletin ekonomik ve sosyal imkânlarını arttırmak, geliştirmek, saygınlığını korumaktır. Bu, 2004'te katsayı adaletsizliğinin kaldırılması ve kılık kıyafet özgürlüğü için Ankara'daki miting, Ortak Akıl mitingleri, iş bırakma eylemi ve öğretmene saygı yürüyüşü.”
“Bir bakanın üslubu ve tarzı ile girilen toplu sözleşmede ya 100 TL ek ödemeye razı olacaktık ya da itibarı-duruşu öne çıkaracaktık”, “Seçtiğimiz, yüzde 100 duruş olmuştur, ki kurulduğumuz günden beri ilk kez iş bıraktık, diğer sendikaların en az 2,5 katı bir katılımla. İşte tepkiyi yerinde göstermenin adı budur”
, “Bunlardan biri, toplu sözleşme hakkı. ‘Toplu sözleşme hakkı verilmezse, bir daha masaya oturmayacağız' kararlılığı ve iş güvencesine dokundurtmadan toplu sözleşme hakkının gelişi. istediğimiz bir başka konu ise kılık-kıyafet özgürlüğü; bunun içinde büyük öneme sahip olan başörtüsü özgürlüğü. Darbecilerin bu milleti terbiye etme aracı olarak gördüğü, ilk sığındığı argümandır. Onun için bu sorun başörtülü kadınlardan daha çok başı açık kadınların ve erkeklerin sorunudur. Bugün toplanan imza ile başı açık kadınlarımız ve erkeklerimiz bu işin hakkını vermiştir. İnşallah bu işin çözümünün de öncülüğünü yapacağız. 1930'da kadına seçme, 1934'te de seçilme hakkı verilmiştir. Yıl 2013, kadın ne giyeceğine karar verme hakkına sahip değildir. Başörtülü bir kadın cumhurbaşkanı, başbakan, milletvekili eşi olabilir ama bu giyimiyle kendisi olamazBugün birileri çıkıyor, ‘Hükümet başörtüsü sorununu çözsün, desteklemeyen namerttir' diyor. Hükümet çözdükten sonra namertlere ihtiyaç yoktur. Çözdürmek için adım atmayan namerttir. Başörtüsü bir inanç hürriyetidir. Lütufla takılacak, korkuyla çıkarılacak bir şey değildir. Kimsenin kadınlara iyilik yapmasına gerek yok. Kendine adam diyen herkes, kadını birey olarak kabul etsin, bu hakkı teslim etsin. 18 Mart'tan itibaren biz fiili olarak bu özgürlüğü kullanmaya başlayacağız” diye konuştu.
Değerlerle Bezenmiş Bir Gençlik Oluşturmalıyız
Bundan sonra ağırlık verecekleri konulardan birinin de Genç Memur-Sen “Genç Memur-Sen, gençlik projesidir. Bu eğitim sistemi vatandaşlara, memura, gençlere rol yaptırıyor. Amirine karşı ikinci bir dil kullandırıyor. İkinci bir dili yabancı dili olarak kullanan ama yalaka bir dil kullanmayan, değerlerle bezenmiş bir gençlik oluşturmak istiyoruz. Dik duran ama diklenmeyen bir gençlik oluşturmalıyız.”
kadın örgütlenmesine önem verdiklerini, “Kadına dair sorunları ancak kadınlar çözebilir. Kadınlar kendilerine ait sorunların çözümünü erkeklere havale etmemelidir”.
Kız Liseleri Yeniden Hayata Geçirilmelidir
“Karma eğitim mecburiyetinden kurtulmalıyız. Kızlarını erkeklerle birlikte aynı okulda okumaya göndermek istemeyen anne-babaları rahatlatmak için kız liselerinin yeniden kurulması gerekir. Bu liselerde 70 yıl boyunca eğitim-öğretim yapıldı, Metin Bostancıoğlu zamanında bir genelge ile kaldırıldı. Yeniden hayata geçirilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Ekseriyeti Müslüman olan ülkemizde devlet dairelerinde; memurun, vatandaşın, öğretmenin, velinin, öğrencinin ibadet etme hakkı çerçevesinde mescit açılması gerektiğini kaydetti.
Yeni anayasanın, devletin vatandaşa karşı sorumlulukları göz önüne alınarak yapılması grekir “Bunu unutturmamak da bizim görevimizdir” şeklinde konuştu.
“Eğitim-Bir-Sen, insan onuruna yakışan hayat için elbette ücreti önemser ama onurunu da, duruşunu da kaybetmez. 15 Mayıs'a kadar Eğitim-Bir-Sen ailesini daha da büyütmek görevimizdir. Yolumuz, milletimizin, medeniyet değerlerimizin yolu; hiç kimseyi kategorize etmeden ekmekte, özgürlükte buluşma yoludur”.
, “Kardeşlik; paylaşım, sorumluluk almak, insanların yükünü hafifletmektir. Bizim en önemli farkımız bu. İşte biz bu farkı sendikal yaşamımıza, duruşumuza, yürüyüşümüze de yansıtmak istiyoruz” dedi.
Okuldaki çocuklarımıza karşı sorumluluklarımız, inanç değerlerine sahip bir gençliğin yetişmesinde yöneticilerin taşın altına elini koymalarının yetmeyeceğini, yüreklerini ve gövdelerini koymaları gerekir. Eğitimciler olarak her eleştiride yakınmaya hakları olmadığını ekonomik ve özlük haklarının yanında yeni bir neslin yetişmesinde de görevlerinin vardır.
BAYRAM GÜLER MUŞ EĞİTİM BİR-SEN ŞUBE BAŞKANI